Ceza muhakemesinde maddi gerçeğe ulaşmanın en önemli araçlarından biri delillerdir. Modern ceza yargılamasında, her türlü iddia ve savunmanın somut delillerle desteklenmesi gerekir. Hukuka uygun deliller olmadan yapılan bir yargılama, adil yargılanma hakkını ihlal eder ve maddi gerçeğe ulaşmayı imkansız kılar. Bu yazımızda, ceza muhakemesinde delillerin nasıl toplandığını, değerlendirildiğini ve hukuki niteliğini ayrıntılı olarak inceleyeceğiz.
Ceza muhakemesinde deliller, bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, nasıl gerçekleştiğini ve kim tarafından gerçekleştirildiğini ortaya koyan ispat araçlarıdır. Deliller olmadan yapılan bir yargılama, sadece iddia ve savunmalardan ibaret kalır ve maddi gerçeğe ulaşılamaz. Vicdani kanaat ancak somut delillerle desteklendiğinde hukuken geçerli bir sonuç doğurabilir.
Delil hukukunun en temel prensibi, delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmesi gerekliliğidir. Hukuka aykırı yollarla elde edilen deliller, ne kadar önemli olursa olsun yargılamada kullanılamaz. Bunun yanında delillerin serbestçe değerlendirilmesi, doğrudanlık, kendiliğinden araştırma gibi ilkeler de delil hukukunun temelini oluşturur.
Ceza muhakemesi sistemimizde deliller, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında toplanır ve değerlendirilir. Cumhuriyet savcısı, soruşturma aşamasında delilleri toplar ve değerlendirir. Kovuşturma aşamasında ise mahkeme, toplanan delilleri değerlendirir ve gerektiğinde yeni deliller toplanmasına karar verebilir. Bu sistem içinde hem iddia hem de savunma makamının delil sunma hakkı vardır.
Belirti delilleri, doğrudan suçu ispat etmeyen ancak suçun işlendiğine dair çıkarım yapmayı sağlayan dolaylı delillerdir. Bu delil türü, tek başına kesin bir sonuca ulaştırmaz ancak diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde önemli bir ispat aracı haline gelebilir.
Belirti delilleri, suç ile ilgili maddi izler, eşyalar, parmak izleri, DNA örnekleri gibi suçun işlendiğini gösteren her türlü emaredir. Örneğin, bir hırsızlık olayında kırılan camdan elde edilen parmak izi veya bir cinayet olayında olay yerinde bulunan mermi kovanı, belirti delili niteliğindedir.
Belirti delillerinin değerlendirilmesi özel bir dikkat gerektirir. Bu deliller dolaylı delil niteliğinde olduğundan, tek başlarına değil, olayın bütünü içinde değerlendirilmelidir. Mahkeme, belirti delillerini değerlendirirken bunların suçla olan illiyet bağını dikkatle incelemelidir. Belirti delilleri genellikle teknik bilirkişi incelemeleriyle desteklenir.
Belirti delilleri tek başına bir mahkumiyet hükmü kurmaya yeterli değildir. Bu delillerin mutlaka diğer delil türleriyle desteklenmesi ve aralarında mantıksal bir bağ kurulması gerekir. Örneğin, olay yerinde bulunan parmak izinin yanında, görgü tanığı beyanları, kamera kayıtları gibi diğer delillerle desteklenmesi, ispat gücünü artırır. Bu bütünleşme sağlanmadığı takdirde, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince beraat kararı verilmesi gerekir.
Beyan delilleri, ceza muhakemesinde en sık başvurulan delil türlerinden biridir. Bu deliller, olaya ilişkin bilgisi olan kişilerin doğrudan algıladıkları olayları anlatmasıyla elde edilir. Beyan delillerinin değerlendirilmesinde özel bir dikkat gösterilmesi gerekir.
Tanık beyanı, bir suç olayını doğrudan algılayan üçüncü kişilerin anlatımlarıdır. Tanığın objektif ve tarafsız olması gerekir. Tanıklar, duruşmada kural olarak yemin altında dinlenir ve doğruyu söyleme yükümlülüğü altındadır. Tanık beyanının güvenilirliğini etkileyen faktörler arasında tanığın olayla ilgisi, algılama yeteneği, olayın üzerinden geçen süre gibi unsurlar yer alır.
Mağdur beyanları, suçtan doğrudan etkilenen kişilerin anlatımlarıdır. Mağdur, olayı bizzat yaşayan kişi olduğundan, beyanı özel bir önem taşır. Ancak mağdurun olaydan etkilenmiş olması nedeniyle, beyanlarının diğer delillerle desteklenmesi önem taşır. Özellikle cinsel suçlar gibi özel nitelikli suçlarda, mağdur beyanı tek başına mahkûmiyet hükmü kurmaya yeterli olabilmektedir.
Sanık beyanları, suç isnadı altındaki kişinin açıklamalarıdır. Sanığın susma hakkı vardır ve bu hakkını kullanması aleyhine yorumlanamaz. Sanık beyanları değerlendirilirken, sanığın kendini savunma içgüdüsüyle hareket edebileceği göz önünde bulundurulmalıdır. İkrar (suçu kabul) tek başına mahkûmiyet için yeterli değildir ve diğer delillerle desteklenmelidir.
Beyan delillerinin güvenilirliği, ceza muhakemesinin en önemli sorunlarından biridir. Beyanların değerlendirilmesinde, beyan sahibinin olayla ilgisi, çelişkili ifadelerin varlığı, diğer delillerle uyumu gibi faktörler dikkate alınır. Beyan delilleri mümkün olduğunca maddi delillerle desteklenmelidir. Beyanlar arasında çelişki olması durumunda, diğer delillerle desteklenen beyana üstünlük tanınır.
Belge delilleri, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasında kullanılan yazılı veya dijital ortamdaki ispat araçlarıdır. Bu deliller, olayın gerçekleştiği zamanda oluşturulan ve içeriğindeki bilgilerin doğruluğunu gösteren kalıcı nitelikteki kayıtlardır.
Resmi belgeler, kamu görevlilerinin görevleri gereği düzenledikleri belgelerdir. Kamu güvenliğini taşıyan bu belgeler, aksi ispatlanıncaya kadar geçerli kabul edilir. Örneğin, kolluk güçlerinin düzenlediği tutanaklar, bilirkişi raporları, nüfus kayıtları resmi belge niteliğindedir. Bu belgelerde sahtecilik iddiası varsa, bu iddianın kesin delillerle ispatlanması gerekir. Resmi belgelerde yapılan tahrifat veya sahtecilik TCK madde 204 kapsamında ayrı bir suç oluşturur.
Özel belgeler, kamu görevlisi olmayan kişiler tarafından düzenlenen yazılı kayıtlardır. Bunlar arasında sözleşmeler, mektuplar, faturalar, banka dekontları gibi belgeler yer alır. Özel belgelerin ispat gücü resmi belgelere göre daha zayıftır ve içeriklerinin doğruluğunun ayrıca ispatlanması gerekebilir. Özel belgelerde sahtecilik iddiası söz konusu olduğunda, belgenin gerçekliği genellikle bilirkişi incelemesi ile tespit edilir.
Modern ceza muhakemesinde giderek önem kazanan dijital deliller, elektronik ortamda oluşturulan, depolanan veya iletilen her türlü veriyi kapsar. E-postalar, sosyal medya paylaşımları, telefon kayıtları, güvenlik kamerası görüntüleri bu kapsamdadır. Dijital delillerin toplanması ve muhafazası özel uzmanlık gerektirir. Bu delillerin bütünlüğünün korunması ve manipülasyona uğramaması için özel yöntemler kullanılır. Dijital delillerin incelenmesi için genellikle adli bilişim uzmanlarından yararlanılır.
Soruşturma aşaması, suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin düzenlenmesine kadar geçen süreci kapsar. Bu aşamada delillerin toplanması büyük önem taşır, çünkü kovuşturma aşamasında mahkemenin vereceği karar büyük ölçüde bu delillere dayanacaktır.
Cumhuriyet savcısı, soruşturmanın temel yürütücüsüdür. CMK madde 160 uyarınca savcı, maddi gerçeğin araştırılması için yalnız şüphelinin aleyhine değil, lehine olan delilleri de toplamak ve korumak zorundadır. Savcı, kendiliğinden harekete geçerek suç şüphesini araştırır ve delilleri toplar. Savcı, delillerin kaybolma ihtimali varsa gecikmeksizin her türlü araştırmayı yapmakla yükümlüdür.
Kolluk, Cumhuriyet savcısının emrinde çalışır ve onun talimatlarıyla delil toplar. Kolluğun kendiliğinden yapabileceği işlemler sınırlıdır. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, kolluk bazı koruma tedbirlerini uygulayabilir, ancak 24 saat içinde savcının onayına sunması gerekir. Kolluk, topladığı delilleri zincir sistemine uygun şekilde muhafaza etmek ve savcılığa teslim etmekle yükümlüdür.
Delil toplama işlemleri, kanunda öngörülen usullere uygun yapılmalıdır. Örneğin, arama yapılırken hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri gerekir. İfade alma işlemleri müdafi huzurunda yapılmalıdır. Teknik takip, iletişimin denetlenmesi gibi özel soruşturma yöntemleri için mutlaka hakim kararı gerekir. Delil toplama işlemlerinde tutanak düzenlenmesi zorunludur ve bu tutanaklarda işlemin nasıl yapıldığı ayrıntılı şekilde belirtilmelidir.
Kovuşturma aşaması, iddianamenin kabulüyle başlayan ve hükmün kesinleşmesine kadar devam eden yargılama sürecidir. Bu aşamada delil toplama faaliyeti, soruşturma aşamasından farklı kurallara tabidir ve daha çok çelişmeli yargılama ilkesine dayanır.
Mahkemenin delil toplama yetkisi, maddi gerçeğe ulaşma amacıyla sınırlıdır. Mahkeme, iddianamede gösterilen delilleri değerlendirir ancak kendiliğinden yeni delil araştırması yapamaz. Ancak vicdani kanaate ulaşmak için gerekli gördüğü hallerde, tarafların talepleri üzerine veya kendiliğinden tanık dinleyebilir, keşif yapabilir veya bilirkişi incelemesi yaptırabilir. Bu yetki, CMK madde 206 çerçevesinde kullanılır.
Ceza yargılamasında taraflar, iddia ve savunmalarını ispat için her türlü delili sunma hakkına sahiptir. Silahların eşitliği ilkesi gereği, hem iddia makamı hem de savunma makamı delil sunma konusunda eşit haklara sahiptir. Taraflar, duruşmada delil sunabilir, karşı tarafın delillerine itiraz edebilir ve çapraz sorgu yapabilir. Delillerin kabul edilebilirliği konusunda CMK madde 217'de belirtilen kriterler uygulanır.
Kendiliğinden araştırma ilkesi, mahkemenin maddi gerçeğe ulaşmak için gerekli araştırmayı yapabilmesini ifade eder. Ancak bu yetki sınırsız değildir. Mahkeme, hukuka uygun yollarla elde edilmiş delilleri değerlendirebilir ve yeni delil araştırması için tarafların taleplerini değerlendirmelidir. Mahkemenin kendiliğinden delil araştırması, savunma hakkını zedelemeyecek şekilde kullanılmalıdır. Örneğin, duruşmada dinlenen bir tanığın beyanı üzerine yeni bir tanığın dinlenmesine karar verilebilir.
Delillerin ortaya konulması, ceza muhakemesinin en önemli aşamalarından biridir. Bu aşamada tüm deliller duruşmada tartışmaya açılır ve taraflar deliller hakkındaki görüşlerini bildirir. Delillerin ortaya konulması, adil yargılanma hakkının temel unsurlarından biridir.
Doğrudanlık ilkesi, delillerin duruşmada bizzat mahkeme önünde ortaya konulmasını ve tartışılmasını ifade eder. Bu ilke gereğince, mahkeme kararını ancak duruşmada ortaya konulan ve tartışılan delillere dayandırabilir. Örneğin, bir tanığın soruşturma aşamasında verdiği ifadenin okunması yerine, tanığın duruşmada bizzat dinlenmesi gerekir. Bu ilkenin istisnası olarak, CMK madde 211 kapsamında bazı belgelerin okunması ile yetinilebilir.
Delillerin tartışılması aşamasında, her delilin güvenilirliği, hukuka uygunluğu ve ispat gücü değerlendirilir. Çelişmeli yargılama ilkesi gereği, taraflar deliller hakkındaki görüşlerini açıklama ve karşı tarafın delillerine itiraz etme hakkına sahiptir. Mahkeme, delilleri tartışırken tarafsızlık ilkesine uygun davranmalı ve her iki tarafın da görüşlerini eşit şekilde değerlendirmelidir.
Çapraz sorgu, tanıkların ve bilirkişilerin beyanlarının doğruluğunu test etmek için kullanılan önemli bir yöntemdir. CMK madde 201 uyarınca, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, tanıklara ve bilirkişilere doğrudan soru yöneltebilir. Çapraz sorgu sırasında, yönlendirici sorular sorulabilir ancak bu hakkın kötüye kullanılması engellenir. Mahkeme başkanı veya hakim, uygun olmayan soruları engelleyebilir.
Ceza muhakemesinde ispat, hakimin maddi gerçeğe ulaştığına dair vicdani kanaatinin oluşması sürecidir. Bu süreçte hakim, delilleri serbestçe değerlendirir ancak kararını mutlaka hukuka uygun delillere dayandırmak zorundadır.
"Şüpheden sanık yararlanır" (in dubio pro reo) ilkesi, ceza muhakemesinin temel prensiplerinden biridir. Bu ilke gereğince, sanığın suçluluğu konusunda makul şüphe varsa, bu şüphe sanık lehine yorumlanmalıdır. Mahkumiyet kararı verilebilmesi için, sanığın suçu işlediğinin hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanması gerekir. Deliller arasında çelişki varsa ve bu çelişki giderilemiyorsa, sanık lehine olan delil esas alınmalıdır.
Hakim, önüne gelen delilleri serbestçe değerlendirme yetkisine sahiptir. Bu değerlendirmede önceden belirlenmiş katı kurallar yoktur. Ancak hakim, değerlendirmesini yaparken mantık kurallarına, bilimsel verilere ve tecrübe kurallarına uygun hareket etmelidir. Delillerin değerlendirilmesinde takdir yetkisi geniş olmakla birlikte, bu yetki keyfi kullanılamaz ve gerekçelendirilmek zorundadır.
Vicdani kanaat, hakimin delilleri değerlendirdikten sonra ulaştığı içsel inançtır. Bu kanaat, objektif delillere dayanmalı ve gerekçeli kararda açıklanmalıdır. Vicdani kanaatin oluşması için:
Vicdani kanaat oluşurken, hakimin kişisel önyargıları, sezgileri veya varsayımları değil, somut deliller esas alınmalıdır. Hakim, kararını verirken sanki kendi hayatı hakkında karar veriyormuş gibi özenli davranmalıdır.
Hukuka aykırı delil, temel hak ve özgürlüklere aykırı yöntemlerle veya kanunlarda öngörülen usullere uyulmadan elde edilen delillerdir. Bu delillerin yargılamada kullanılması, hem Anayasa hem de CMK tarafından açıkça yasaklanmıştır.
Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrasında, kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulguların delil olarak kabul edilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. Bu hüküm, hukuk devleti ilkesinin doğal bir sonucudur. CMK'nın 217. maddesi de yüklenen suçun ancak hukuka uygun şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilebileceğini düzenler. Bu düzenlemeler, delil elde etme faaliyetinin hukuki sınırlarını çizer ve temel hak ve özgürlüklerin korunmasını amaçlar.
Hukuka aykırılık, niteliğine göre mutlak ve nispi olarak ikiye ayrılır. Mutlak aykırılık, temel hak ve özgürlükleri doğrudan ihlal eden, örneğin işkence ile elde edilen delillerde söz konusudur. Bu tür deliller hiçbir şekilde kullanılamaz. Nispi aykırılık ise, daha çok şekli kurallara uyulmaması durumunda ortaya çıkar. Örneğin, arama kararının usulüne uygun tebliğ edilmemesi gibi. Nispi aykırılıklarda, hukuka aykırılığın derecesi ve etkisi değerlendirilir.
Hukuka aykırı delillerin değerlendirilmesi yasağı mutlaktır. Bu deliller, ne kadar önemli olursa olsun, yargılamada kullanılamaz ve hükme esas alınamaz. Bu yasak, zincirleme delil kuralını da kapsar: Hukuka aykırı delil yoluyla ulaşılan diğer deliller de değerlendirme dışı bırakılır. Mahkeme, hukuka aykırı delilleri dosyadan çıkartmalı ve kararında bu delillere dayanmamalıdır. Bu ilkenin tek istisnası, sanık lehine olan hukuka aykırı delillerin değerlendirilebilmesidir.
Ceza muhakemesinde bazı özel durumlarda, genel delil toplama ve değerlendirme kurallarına istisnalar getirilmiştir. Bu istisnalar özellikle hassas grupların korunması amacıyla düzenlenmiştir.
Cinsel suçlarda delil değerlendirmesi özel bir hassasiyet gerektirir. Bu suçlarda mağdurun beyanı özel bir önem taşır çünkü çoğu zaman başka delil elde etmek mümkün olmayabilir. İkincil mağduriyet yaşanmaması için, mağdurun ifadesinin bir kez alınması esastır. CMK madde 236 uyarınca, mağdurun beyanı uzman eşliğinde alınır ve görüntülü kayıt yapılır. Bu kayıtlar daha sonra duruşmada delil olarak değerlendirilir. Mağdurun, failin yüzüne karşı ifade vermek zorunda bırakılmaması için ses ve görüntü aktarımı yoluyla dinlenmesi mümkündür.
Adli görüşme odaları, özellikle çocuklar ve kırılgan gruplar için oluşturulmuş özel alanlardır. Bu odalar, travmatik olayları tekrar tekrar anlatmak zorunda kalmalarını önlemek amacıyla tasarlanmıştır. Adli görüşme odalarında:
Çocuk İzlem Merkezleri (ÇİM), çocuk istismarı vakalarında delil toplama ve değerlendirme sürecini yürüten özel birimlerdir. Bu merkezlerde:
Bu merkezlerde toplanan deliller, mahkemede doğrudan delil olarak kabul edilir ve çocuğun tekrar ifade vermesi gerekmez.
Modern çağda teknolojinin gelişmesiyle birlikte, ceza muhakemesinde yeni delil türleri ve bunlara ilişkin sorunlar ortaya çıkmıştır. Geleneksel delil toplama ve değerlendirme yöntemleri, dijital çağın gereksinimlerini karşılamakta yetersiz kalabilmektedir.
Dijital deliller, elektronik ortamda oluşturulan, depolanan veya iletilen her türlü veriyi kapsar. Bu delillerin toplanması ve değerlendirilmesi özel uzmanlık gerektirir. Dijital delillerde en önemli sorun, bütünlüğün korunması ve delil zincirinin sağlanmasıdır. Bilgisayarlarda, mobil cihazlarda veya bulut sistemlerinde bulunan veriler, özel yazılımlar ve yöntemler kullanılarak elde edilir. Dijital delillerin incelenmesinde hash değeri hesaplanarak, delilin sonradan değiştirilmediği garanti altına alınır.
Ses ve görüntü kayıtları, modern ceza muhakemesinde giderek daha fazla önem kazanmaktadır. Bu kayıtların delil olarak kullanılabilmesi için öncelikle hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması gerekir. Özel hayatın gizliliğini ihlal eden kayıtlar, kural olarak delil olarak kullanılamaz. Ses ve görüntü kayıtlarının gerçekliğinin tespiti için adli bilişim uzmanlarından yararlanılır. Bu kayıtlar üzerinde yapılabilecek manipülasyonların tespiti için özel teknikler kullanılır.
Elektronik izleme sistemleri, hem suçun önlenmesi hem de delil elde edilmesi açısından önem taşır. Bu sistemler arasında:
Bu sistemlerden elde edilen verilerin delil olarak kullanılabilmesi için, kişisel verilerin korunması mevzuatına uygun olarak toplanmış olması ve 24 saat içinde hakim kararına sunulması gerekir. Bu sistemlerin kullanımında, kişisel özgürlükler ile kamu güvenliği arasında hassas denge gözetilmelidir.
Modern ceza muhakemesi sisteminde, klasik yargılama yöntemlerine alternatif olarak geliştirilen çözüm yöntemleri, delil toplama ve değerlendirme açısından farklı özellikler gösterir. Bu yöntemlerde, maddi gerçeğe ulaşma amacı yerine, uyuşmazlığın hızlı ve etkili çözümü hedeflenir.
Uzlaştırma, tarafların özgür iradeleriyle anlaşarak uyuşmazlığı sona erdirdikleri bir yöntemdir. Uzlaştırmada delil sistemi klasik yargılamadan farklıdır. Yeterli şüphe bulunması durumunda uzlaştırma yoluna gidilebilir. Deliller tam olarak toplanmadan ve değerlendirilmeden de uzlaşma sağlanabilir. Uzlaştırma sürecinde toplanan bilgi ve belgeler, uzlaşma sağlanamaması durumunda kovuşturma aşamasında delil olarak kullanılamaz. Uzlaştırmacı, görüşmeleri gizlilik ilkesi çerçevesinde yürütür.
Seri muhakeme usulü, bazı suçlar için öngörülen hızlandırılmış bir yargılama yöntemidir. Bu usulde delil değerlendirmesi daha basitleştirilmiştir. Cumhuriyet savcısı, şüphelinin kabulü üzerine, mevcut delilleri değerlendirerek hızlı bir şekilde karar verir. Delillerin ayrıntılı tartışılması ve değerlendirilmesi söz konusu değildir. Ancak seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için, suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması ve delil durumunun açık olması gerekir.
Basit yargılama usulünde, deliller duruşma yapılmaksızın değerlendirilir. Bu usulde mahkeme, dosya üzerinden inceleme yapar. Savcılık tarafından toplanan deliller, yazılı yargılama usulüne göre değerlendirilir. Basit yargılamada:
Bu alternatif yöntemlerde, klasik delil sisteminin katı kuralları yerine, daha esnek bir değerlendirme sistemi benimsenmiştir.
Ceza muhakemesinde delillerin toplanması ve değerlendirilmesi konusunda öne çıkan hususlar şunlardır:
Daha detaylı bilgi almak ve hukuki danışmanlık için İstanbul Kartal/Soğanlık'ta bulunan Akdemir Hukuk Bürosu'nu ziyaret edebilir veya 0 505 589 86 36 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz. Ceza hukuku alanında uzman büromuz, sizlere hukuki destek sağlamaya hazırdır.
0 505 589 86 36