Alacak Mi̇ktarı Tespi̇t Edi̇lemeyen Davalarda Hukuki̇ Yol Hari̇tası
Buradasınız: Anasayfa / Blog
Alacak Miktarı Tespit Edilemeyen Davalarda Hukuki Yol Haritası
Alacak Miktarı Tespit Edilemeyen Davalarda Hukuki Yol Haritası

Belirsiz Alacak Davası

Belirsiz alacak davası, davacının dava açarken alacağının miktarını tam ve kesin olarak belirleyemediği durumlarda başvurabileceği özel bir dava türüdür. Bu dava türü, Türk hukuk sistemine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile girmiş olup, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin davacıdan beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hallerde başvurulabilen bir hukuki çaredir.

Belirsiz alacak davası, davacıya dava açarken asgari bir miktar belirterek dava açma ve yargılama sırasında alacak miktarı belirlendiğinde talep sonucunu artırabilme imkânı tanımaktadır. Bu dava türü, özellikle hak arama özgürlüğünün genişletilmesi ve usul ekonomisi ilkesine uyulması açısından büyük önem taşımaktadır.

Belirsiz alacak davası, alacağın tam ve kesin olarak belirlenemediği durumlarda davacının yüksek yargılama giderlerine katlanma riskini azaltmakta ve dava konusu hakkın zamanaşımına uğrama tehlikesine karşı da koruma sağlamaktadır. Bu özellikleriyle belirsiz alacak davası, Türk hukuk uygulamasında önemli bir yer edinmiştir.

Belirsiz Alacak Davasının Hukuki Çerçevesi

Belirsiz alacak davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddenin ilk fıkrasına göre:

"Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir."

Söz konusu düzenleme, 2020 yılında 7251 sayılı Kanun ile değişikliğe uğramıştır. Yapılan değişiklikle, maddenin ikinci fıkrası:

"Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır"

şeklinde yeniden düzenlenmiştir.

Ayrıca, aynı kanun değişikliğiyle maddenin üçüncü fıkrası tamamen yürürlükten kaldırılmış ve madde başlığı "Belirsiz alacak davası" olarak değiştirilmiştir. Bu değişiklikler, belirsiz alacak davasına ilişkin uygulamada yaşanan sorunları çözme amacı taşımaktadır.

Belirsiz alacak davası, adalete erişim hakkının genişletilmesi ve güçlendirilmesi amacına hizmet etmektedir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, bu dava türü "salt hukuki korumanın ötesine geçilerek etkin hukuki koruma"nın sağlanması amacıyla düzenlenmiştir.

 

Belirsiz Alacak Davasının Koşulları

Alacak Miktarının Belirlenememesi Koşulu

Belirsiz alacak davası açılabilmesinin temel koşulu, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmenin davacıdan beklenememesi veya bunun imkânsız olmasıdır. Bu imkânsızlık hali üç şekilde ortaya çıkabilir: objektif imkânsızlık, sübjektif imkânsızlık ve hukuki imkânsızlık.

Objektif imkânsızlık hali, davacının davanın açıldığı anda talep sonucunu tam ve kesin olarak belirlemesinin objektif olarak mümkün olmadığı durumlarda söz konusudur. Örneğin, devam eden zararlar bakımından, haksız fiil nedeniyle ağır yaralanan bir kimsenin, davanın açıldığı sırada tedavisi devam ediyorsa, tedavinin sonuçlarını ve zararın kapsamını tam olarak belirlemesi objektif olarak imkânsız olacaktır.

Sübjektif imkânsızlık hali, davacının alacağının miktarını belirleyebilmesi için gerekli bilgi ve belgelere sahip olmadığı durumlarda ortaya çıkar. Bu tür imkânsızlık halinde, alacağın miktarının belirlenmesi, ancak karşı tarafın vereceği bilgi ve belgeler sayesinde veya yargılama sırasında yapılacak tahkikat sonucunda mümkün olabilecektir.

Hukuki imkânsızlık hali ise, alacak miktarının belirlenmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda söz konusu olur. Özellikle manevi tazminat ve takdiri indirime tabi taleplerde bu durum ortaya çıkmaktadır. Bu durumda davacı, hâkimin nasıl bir takdir yetkisi kullanacağını bilemediğinden, dava açarken alacağını tam ve kesin olarak belirleyemez.

Alacağın belirsiz olması, salt taraflar arasında uyuşmazlık bulunmasından veya miktarın tartışmalı olmasından kaynaklanmamalıdır. Önemli olan, objektif olarak talep sonucunun belirlenememesi veya belirlenmesinin davacıdan beklenememesidir.

Hukuki İlişkinin Somut Olarak Belirtilmesi

Belirsiz alacak davası açan davacı, dava dilekçesinde hukuki ilişkiyi somut olarak belirtmek zorundadır. HMK m. 107/1 hükmünde açıkça belirtildiği üzere davacı, "hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle" belirsiz alacak davası açabilir.

Buradaki "hukuki ilişki" kavramı, davanın dayanağını oluşturan vakıaları ifade etmektedir. Davacı, belirsiz alacak davasında talep sonucunu tam olarak belirleyemese bile, davasını dayandırdığı maddi vakıaları açıkça ortaya koymalıdır. Bu vakıalar, davanın sebebini oluşturur ve davalının hangi hukuki ilişki nedeniyle sorumlu tutulduğunu gösterir.

Hukuki ilişkiyi belirtme zorunluluğu, davacının davasını sınırlaması ve mahkemenin dava konusunu belirleyebilmesi açısından önemlidir. Ayrıca, bu zorunluluk sayesinde, mahkeme davacının açtığı davanın gerçekten belirsiz alacak davası olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceğini denetleme imkânına kavuşmaktadır.

Asgari Bir Miktar veya Değerin Belirtilmesi

Belirsiz alacak davası açılırken, davacının dava dilekçesinde asgari bir miktar belirtmesi zorunludur. HMK m. 107/1'e göre davacı, "hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle" belirsiz alacak davası açabilir.

Asgari miktar, davacının geçici talep sonucu olarak dilekçesinde gösterdiği meblağdır. Bu miktar, sembolik ya da keyfi olarak belirlenen bir miktar olmamalıdır. Davacı, dava açarken tespit edebildiği kadarıyla alacağının miktarını belirleyip, bu miktarı geçici talep sonucu olarak belirtmelidir.

Geçici talep sonucunun belirlenmesi, harç ve avans alınması, ihtiyati tedbir teminat miktarının belirlenmesi gibi konular açısından önem taşımaktadır. Ayrıca, bu miktar mahkemenin görev ve yetkisinin belirlenmesinde de etkili olacaktır.

Davacının, daha az harç ödemek amacıyla, tespit edebildiği miktarın altında bir değer göstermesi, dürüstlük kuralına aykırı olacaktır. Bu nedenle, davacı dava açarken alacağını mümkün olduğunca gerçeğe yakın şekilde belirleyerek geçici talep sonucunu bildirmelidir.

 

Belirsiz Alacak Davasının Usuli İşleyişi

Davanın Açılması ve Harçlandırılması

Belirsiz alacak davası, davacının dava dilekçesinde davanın türünü açıkça belirtmesi ile açılır. Dava dilekçesinde, hukuki ilişki açıklanmalı ve asgari bir miktar veya değer belirtilmelidir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığının anlaşılabilmesi için, dava dilekçesinde bu husus açıkça ifade edilmelidir.

Belirsiz alacak davası açılırken, harçlandırma dava dilekçesinde gösterilen geçici talep sonucu üzerinden yapılır. Bu durum, davacıya harç yönünden önemli bir avantaj sağlar. Zira, davacı alacağının tam miktarını belirleyemediği için, başlangıçta daha düşük bir miktar üzerinden harç ödemek suretiyle dava açabilmektedir.

Davacı, yargılama sırasında alacağının miktarı belirlendiğinde, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini artırabilir. Bu durumda, artırılan kısım için tamamlama harcı ödenir. Başka bir ifadeyle, belirsiz alacak davasında harçlandırma iki aşamada gerçekleşir: başlangıçta geçici talep sonucu üzerinden, daha sonra ise talep arttırımı olduğunda artırılan kısım için.

Belirsiz alacak davasının harçlandırılması usulü, davacıya mali açıdan büyük kolaylık sağlamakta ve hak arama özgürlüğünü genişletmektedir. Özellikle yüksek meblağlı alacaklar söz konusu olduğunda, bu avantaj daha da belirgin hale gelmektedir.

Talep Sonucunun Belirlenmesi Süreci

Belirsiz alacak davasında, davacı başlangıçta geçici bir talep sonucu belirterek davayı açar. Yargılama ilerledikçe, karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değeri tam ve kesin olarak belirlenebilir hale geldiğinde, davacı talebini artırma imkânına sahip olur.

7251 sayılı Kanun ile değişik HMK m. 107/2 hükmüne göre, alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Bu düzenleme ile, alacağın belirli hale geldiği anın tespiti mahkemeye bırakılmış ve hâkime talep sonucunu belirlemesi için davacıya süre verme yükümlülüğü getirilmiştir.

Alacağın ne zaman belirli hale geldiğinin tespiti uygulamada güçlük yaratabilir. Ancak, genellikle bilirkişi raporu veya keşif gibi tahkikat işlemlerinin sonuçlanmasıyla alacağın belirli hale geldiği kabul edilmektedir. Özellikle tazminat davalarında, zararın miktarının belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yapılması gerekmektedir.

Davacı, alacağı belirli hale geldiğinde, talep artırım dilekçesi vererek talebini artırabilir. Bu artırım, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadığı için, karşı tarafın rızası veya ıslaha başvurulması gerekmez. Bu durum, belirsiz alacak davasının en önemli avantajlarından biridir.

Kesin Talep Sonucunun Bildirimi ve Sonuçları

Belirsiz alacak davasında, alacağın belirli hale gelmesinden sonra davacı talep artırım dilekçesi vererek talebini kesin olarak belirleyebilir. Bu dilekçe ile birlikte, davacının geçici talep sonucu kesin talep sonucuna dönüşür.

7251 sayılı Kanun değişikliği ile getirilen düzenlemeye göre, hâkim tarafından verilen süre içinde davacı talebini kesin olarak belirlemezse, dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır. Bu durumda, davacı başlangıçta belirttiği geçici talep sonucu ile bağlı kalır.

Talep artırımının sayısı ve sınırları konusunda kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak HMK m. 107'nin gerekçesinde, alacak belirli hale geldiğinde artırımın sadece bir kez yapılabileceği, ikinci kez artırım yapılmak istenirse, iddianın genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya kalınacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte, Yargıtay içtihatlarında, bilirkişi raporuna itiraz üzerine alınan ek rapor ile alacağın tam olarak belirlendiği hallerde ikinci talep artırım dilekçesinin de verilebileceği kabul edilmektedir.

Kesin talep sonucunun bildirilmesi, davanın yargılama giderleri bakımından da önem taşır. Zira, talep artırımı yapıldığında, artırılan kısım için tamamlama harcı ödenir ve yargılama sonunda haksız çıkan taraf yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olur.

 

Belirsiz Alacak Davasının Sonuçları

Zamanaşımı Bakımından Sonuçları

Belirsiz alacak davasının en önemli sonuçlarından biri, alacağın tamamı için dava tarihinde zamanaşımının kesilmesidir. Dava dilekçesinde belirtilen geçici talep sonucu ne olursa olsun, davanın açılmasıyla birlikte alacağın tamamı bakımından zamanaşımı süresi kesilmiş olur.

Bu özellik, belirsiz alacak davasını kısmi davadan ayıran en önemli farklardan biridir. Kısmi davada zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım için kesilirken, belirsiz alacak davasında alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir.

Belirsiz alacak davasında zamanaşımının kesilmesi, davacıya büyük bir avantaj sağlar. Özellikle zamanaşımının dolmasına az bir süre kalmış alacaklar bakımından, alacağın tamamı için dava açmak yerine, belirsiz alacak davası açarak, daha düşük bir harç ödeyerek alacağın tamamı bakımından zamanaşımının kesilmesini sağlayabilir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 157. maddesi uyarınca, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Bu nedenle, yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemez. Davacının talep artırım dilekçesi üzerine ileri sürülen zamanaşımı definin de sonuca bir etkisi olmaz.

Faiz Bakımından Sonuçları

Belirsiz alacak davasında faiz, dava tarihinden itibaren işlemeye başlar. Dava tarihinden önce gerçekleşen bir temerrüt olgusunun bulunmadığı durumlarda, belirsiz alacak davasında yargılama sonucunda miktarı tam ve kesin olarak belirlenen alacağın tümü için temerrüt, davanın açıldığı tarihte gerçekleşeceğinden, faize de dava tarihinden itibaren hükmedilir.

Talep artırımı halinde, artırılan kısım için faizin başlangıç tarihi konusunda farklı görüşler bulunmaktaydı. Ancak, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 24.05.2019 tarihli kararına göre, "Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması halinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceği" kabul edilmiştir. Bu karar, belirsiz alacak davasındaki talep artırımı için de geçerlidir.

Buna göre, belirsiz alacak davasında talep artırımı yapılırken, faiz talebi belirtilmese bile, dava dilekçesindeki faiz talebi esas alınacak ve artırılan miktar için de dava tarihinden itibaren faize hükmedilecektir. Bu uygulama, ıslahta sadece miktarın artırılmasının yeterli olup, dava dilekçesindeki faiz isteminin ıslahı da kapsayacağı esasına dayanmaktadır.

Yargılama Giderleri Bakımından Sonuçları

Belirsiz alacak davası açılırken, dava harcı geçici talep sonucu üzerinden ödenir. Davacı, yargılama sırasında talebini artırdığında ise, artırılan kısım için tamamlama harcı ödemek zorundadır.

Yargılama sonunda haksız çıkan taraf, yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olur. Davacının kısmen haklı çıkması durumunda, yargılama giderleri taraflar arasında paylaştırılır.

Davacının davasının tümüyle reddedilmesi halinde, vekâlet ücreti dava sonunda belirlenen değer üzerinden hesaplanır. Bu durum, belirsiz alacak davasını açarken dikkat edilmesi gereken bir husustur. Zira, davacı dava açarken düşük bir miktar üzerinden harç ödese bile, davanın reddi halinde ödemek zorunda kalacağı vekâlet ücreti, davanın gerçek değeri üzerinden hesaplanacaktır.

Belirli bir alacak için haksız yere belirsiz alacak davası açılması halinde, dava hukuki yarar yokluğundan reddedilir. Bu durumda, davacı yargılama giderlerini ödemekle yükümlü olur. Davacının bu durumda tam eda davası açarak alacağını talep etmesi gerekir.

Belirsiz alacak davasının yargılama giderleri bakımından sağladığı avantajlar, davacılara ekonomik açıdan büyük kolaylık sağlamakta ve hak arama özgürlüğünü genişletmektedir.

 

Belirsiz Alacak Davası ve Kısmi Dava Karşılaştırması

Kriter Belirsiz Alacak Davası Kısmi Dava
Dava Konusu Alacağın tamamı Alacağın sadece bir kısmı
Zamanaşımı Tüm alacak için dava tarihinde kesilir Dava edilen kısım için kesilir Diğer kısım için devam eder
Faiz Dava tarihinden itibaren tüm alacak için işler Dava kısmı: dava tarihinden Kalan kısım: ıslah tarihinden
Açılma Koşulu Alacak miktarının belirlenmesi imkânsız veya beklenemez olmalı Alacağın bölünebilir olması yeterli
Talep Artırımı İddia genişletme yasağına tabi olmadan artırılabilir Islah yoluyla veya karşı tarafın rızasıyla
Harçlandırma Başta: geçici talep Sonra: tamamlama harcı Başta: dava edilen kısım Sonra: ıslah kısmı
Hâkimin Rolü Alacak belirlendiğinde kesin süre verir Böyle bir yükümlülük yoktur
Kullanım Alanı Alacağın belirlenmesi için tahkikat gereken haller Bölünebilir her türlü alacak talebi

 

Uygulamada Belirsiz Alacak Davası

İş Hukuku Alanında Belirsiz Alacak Davası

İş hukuku uyuşmazlıklarında belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağı uygulamada en çok tartışılan konulardan biridir. Bu konuda, her bir işçilik alacağının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmektedir.

Fazla mesai, hafta tatili ve genel tatil çalışmaları karşılığı ücretler için, hakimin takdiri indirim yapması söz konusu olduğundan, bu tür alacaklar için belirsiz alacak davası açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Zira, bu tür alacakların davanın açıldığı aşamada tam olarak belirlenmesi mümkün değildir.

Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin ücreti gibi alacaklar ise, işçi tarafından bilinebilir nitelikte olduğundan, kural olarak belirsiz alacak davasına konu edilemez. Ancak, hesabın unsurları olan sosyal hakların (ayni olarak sağlanan yemek yardımı gibi) miktarının belirlenmesi işveren tarafından sunulacak belgelere veya yargılama ile belirlenecek ise, bu tür alacaklar da belirsiz alacak davasına konu edilebilir.

Bununla birlikte, ücret ve ücret ekleri konusunda olası tartışmanın, kıdem tazminatı tavan sınırlaması nedeniyle sonuca etkili olmaması halinde, kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilmesi mümkün değildir.

İş hukuku alanında belirsiz alacak davası açılıp açılamayacağı konusunda, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 15.12.2017 tarihli kararıyla, işçilik alacaklarının çok çeşitli tür ve nitelikte olması, somut olayın özelliklerine göre değişkenlik göstermesi nedeniyle, her bir olayda geçerli olacak ölçüde bir karar alınamayacağından içtihadı birleştirmeye gerek olmadığına karar vermiştir.

Tazminat Davalarında Belirsiz Alacak Davası

Tazminat davaları, belirsiz alacak davasının en sık uygulama alanı bulduğu hukuki uyuşmazlıklardandır. Özellikle haksız fiil, trafik kazaları ve iş kazaları nedeniyle açılan tazminat davalarında, zararın tam ve kesin miktarının dava açılırken belirlenmesi genellikle güçtür.

Maddi tazminat taleplerinde uygulanması

Maddi tazminat davalarında, belirsiz alacak davası açılabilmesi için zararın miktarının objektif olarak belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması veya imkânsız olması gerekmektedir. Örneğin, trafik kazasında aracın değer kaybı, haksız fiille yaralanan kişinin tedavi masrafları ve çalışma gücü kaybı nedeniyle uğradığı kayıplar gibi zararların dava açılma aşamasında tam olarak hesaplanması mümkün olmayabilir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, trafik kazası sonucu araçta oluşan değer kaybı alacağının belirsiz alacak davasına konu edilebileceğini kabul etmiştir. Kararda, "alacağın miktar ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi için tahkikat yapılması gerektiği" durumların belirsiz alacak davasına uygun olduğu belirtilmiştir.

Devam eden tedavi süreçleri, gelecekteki bakım ve destek ihtiyaçları, işgücü kaybına bağlı gelir kayıpları gibi zararlar, kapsamlı bilirkişi incelemesini gerektirdiğinden, belirsiz alacak davası olarak açılabilmektedir. Burada önemli olan, davacının elindeki bilgi ve belgelerle zararını hesaplamasının gerçekten mümkün olmamasıdır.

Manevi tazminat taleplerinde uygulanabilirliği

Manevi tazminat taleplerinin belirsiz alacak davasına konu edilip edilemeyeceği hususu tartışmalıdır. Bir görüşe göre, manevi tazminat talepleri, tazminatın miktarının tamamen hâkimin takdirine bağlı olması nedeniyle belirsiz alacak davasına konu edilebilir. Zira davacı, hâkimin takdir edeceği manevi tazminat miktarını baştan öngöremez.

Ancak Yargıtay uygulamasında, manevi tazminat taleplerinde belirsiz alacak davası açılamayacağı yönünde kararlar bulunmaktadır. Bu görüşe göre, manevi zarar "bölünebilir nitelikte olmadığından" kısmi dava ya da belirsiz alacak davasına konu edilemez. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin kararında, "manevi tazminat, haksız eylemin sonucunda uğranılan kişilik değerlerindeki azalmanın karşılığı olduğu ve zarar gören tarafından da takdir ve tayin edilebilir bulunduğu için birden fazla bölümler halinde istenemez" denilmektedir.

Haksız fiil nedeniyle açılan destekten yoksun kalma tazminatı davaları ise, tahkikat sırasında bilirkişi incelemesi ve hesaplama gerektirdiğinden belirsiz alacak davası olarak açılabilmektedir.

Ticaret Hukuku Alanında Belirsiz Alacak Davası

Ticaret hukuku uyuşmazlıklarında da belirsiz alacak davası önemli bir uygulama alanı bulmaktadır. Özellikle ticari ilişkilerde hesaplaşma, kâr payı, kar marjı gibi taleplerin dava açılma aşamasında tam olarak belirlenmesi güç olabilmektedir.

Limited şirket müdürünün sorumluluğu kapsamında açılan davalarda, müdürün şirkete verdiği zararın tam miktarı genellikle ancak yargılama sırasında yapılacak inceleme ile belirlenebileceğinden, bu tür davalar belirsiz alacak davası olarak açılabilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, müdürün yaptığı karmaşık pek çok iş ve işlemin yol açtığı zararın miktarının dava açıldığı sırada belirlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceğini kabul etmiştir.

Banka uyuşmazlıklarında, özellikle bankacılık işlemleri nedeniyle müşteriden haksız olarak tahsil edilen dosya masrafı, işlem komisyonu gibi bedellerin iadesine ilişkin davalarda, tüketicinin bu bedelleri tam olarak belirlemesi güç olabilmektedir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, bankaların müşteriye verdikleri hizmet sırasında zorunlu ve makul giderler dışında kestikleri tutarların ne olduğunun davacı tarafından bilinebilmesinin beklenemeyeceği durumlarda belirsiz alacak davası açılabileceğini belirtmiştir.

Sigorta hukuku alanında, özellikle rizikonun gerçekleşmesi sonucunda oluşan hasarın belirlenmesi için teknik inceleme gerektiren durumlarda belirsiz alacak davası açılabilmektedir. Ancak hayat sigortası gibi sigorta bedelinin önceden belirli olduğu poliçelerde, tazminat tutarı belirli olduğundan belirsiz alacak davası açılamaz.

Kambiyo senetlerinden kaynaklanan alacaklarda, senet bedeli belirli olduğundan kural olarak belirsiz alacak davası açılamaz. Buna karşılık, senedin iptalinde olduğu gibi, bir menfi tespit davası açılması durumunda, davacı borçlu, borçlu olmadığı miktarı tam olarak belirleyemiyorsa, belirsiz alacak davası özelliklerini taşıyan bir dava açabilir.

Ticaret hukukunda, karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelere dayanılarak hesaplanması gereken alacaklar da (örneğin, acentenin hakları, komisyon bedelleri, ticari defter ve kayıtlara dayalı alacaklar) belirsiz alacak davasına konu edilebilmektedir.

 

Sonuç

Belirsiz alacak davası, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile hukuk sistemimize kazandırılan ve hak arama özgürlüğünü genişleten önemli bir dava türüdür. Bu dava türü, alacaklının dava açarken alacağının tam miktarını belirleyemediği durumlarda, zamanaşımı riskini ortadan kaldırması ve yargılama giderlerinden tasarruf sağlaması açısından önemli avantajlar sunmaktadır.

Genel değerlendirme

Belirsiz alacak davası, özellikle tazminat talepleri, işçilik alacakları ve hesaplaşma davaları gibi alacak miktarının hesaplanmasının karmaşık olduğu veya karşı tarafın elindeki bilgi ve belgelere bağlı olduğu durumlarda etkin bir hukuki koruma sağlamaktadır.

Ancak uygulamada, her türlü alacak için belirsiz alacak davası açılmasının önüne geçilmesi gerekmektedir. Nitekim Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, belirsiz alacak davası, istisnai nitelikte bir dava türüdür ve ancak kanunda öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde açılabilir.

Uygulamada dikkat edilmesi gereken hususlar

Belirsiz alacak davası açılırken, davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesinin gerçekten imkânsız veya davacıdan beklenemeyecek olması gerektiği unutulmamalıdır. Basit bir hesap işlemi ile belirlenebilecek alacaklar için belirsiz alacak davası açılmamalıdır.

Davacı, dava dilekçesinde hukuki ilişkiyi somut olarak açıklamalı ve belirleyebildiği kadarıyla bir miktar veya değer belirtmelidir. Sembolik veya çok düşük miktarlar belirtilmesi, davanın amacına uygun düşmez.

Alacağın miktarı belirli hale geldiğinde, davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmadan talebini artırabilir. Ancak, 7251 sayılı Kanun değişikliği ile, alacak miktarının belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkimin davacıya kesin süre vermesi ve bu süre içinde talebin artırılmaması halinde davanın talep edilen miktar üzerinden görülüp karara bağlanacağı düzenlenmiştir.

Belirsiz alacak davasında talep artırımı kural olarak bir kez yapılabilir. İkinci kez talep artırımı yapılmak istenirse, iddianın genişletilmesi yasağı ile karşılaşılır. Bu durumda, davacı, ancak karşı tarafın açık rızası veya ıslah yoluyla talebini yeniden artırabilir.

Son olarak, belirsiz alacak davası açıldıktan sonra, aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacak için ek dava açılması mümkün değildir. Zira belirsiz alacak davası ile alacağın tamamı dava edilmiş sayıldığından, aynı konuda açılacak ek bir davada derdestlik itirazı ile karşılaşılır.

 

Akdemir Hukuk Bürosu

Akdemir Hukuk Bürosu olarak, alacak hukuku, iş hukuku ve ticaret hukuku alanlarında danışmanlık ve dava takip hizmetleri sunmaktayız. Müvekkillerimizin hukuki sorunlarına çözüm odaklı yaklaşımlar geliştiriyoruz. Belirsiz alacak davaları konusunda da uzman çözümler sunuyoruz.

Daha detaylı bilgi almak ve hukuki danışmanlık için İstanbul Kartal/Soğanlık'ta bulunan Akdemir Hukuk Bürosu'nu ziyaret edebilir veya 0 505 589 86 36 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz. İcra hukuku alanında uzman büromuz, sizlere hukuki destek sağlamaya hazırdır.

 

Detaylı Bilgi İçin Hemen Bizi Arayın

WhatsApp İletişim

0 505 589 86 36