Eşim Psikolojik Hasta Boşanmak İstiyorum
Evlilik birliğinin devamı süresince eşlerden birinin psikolojik rahatsızlığı, hem hasta olan eş hem de diğer eş için oldukça zorlu bir süreçtir. Bu yazımızda, "eşim psikolojik hasta, boşanmak istiyorum" diyen kişilere yönelik hukuki bilgiler sunacağız. Konuyu hiç bilmeyen kişilerin bile anlayabileceği şekilde, akıl hastalığı nedeniyle boşanmanın şartlarını ve sürecini açıklayacağız.
Türk Medeni Kanunu'nda Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma
Türk Medeni Kanunu'nda boşanma sebepleri özel ve genel boşanma sebepleri olarak ikiye ayrılmaktadır. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma, TMK madde 165'te düzenlenen özel boşanma sebeplerinden biridir.
TMK madde 165 şöyle der: "Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir."
Peki neden kanun koyucu sadece akıl hastalığını boşanma sebebi olarak düzenlemiş de diğer hastalıkları boşanma sebebi olarak kabul etmemiştir? Çünkü akıl hastalığı, evlilik birliğinin temelini doğrudan etkileyen, ortak yaşamı zaman zaman imkânsız hale getirebilen ve eşler arasındaki duygusal bağı ciddi şekilde zedeleyebilen bir durumdur.
Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanmanın Şartları
Eşlerden Birinin Akıl Hastası Olması
Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, her psikolojik rahatsızlık hukuki anlamda "akıl hastalığı" olarak kabul edilmez. Akıl hastalığının ne olduğu tıp biliminin konusudur ve bir boşanma davasında hâkim, ilgili kişinin akıl hastası olup olmadığı konusunda kendisi değerlendirme yapamaz, resmi sağlık kurulundan rapor alınması gerekir.
Akıl hastalığı ile akıl zayıflığını karıştırmamak gerekir. Şizofreni, bipolar bozukluk gibi durumlar akıl hastalığı sayılabilirken, hafif depresyon, kaygı bozukluğu gibi durumlar genellikle akıl hastalığı kapsamında değerlendirilmez.
Dikkat edilmesi gereken bir husus: Eğer akıl hastalığı evlenmeden önce mevcutsa, bu durumda boşanma davası yerine, evliliğin geçersizliği amacıyla mutlak butlan davası açılması daha doğru olabilir.
Ortak Hayatın Çekilmez Hale Gelmesi
Sadece eşlerden birinin akıl hastası olması boşanma için yeterli değildir. Aynı zamanda bu akıl hastalığı nedeniyle ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelmesi de gerekmektedir.
Peki çekilmezlik durumu nasıl değerlendirilir? Bu oldukça subjektif bir değerlendirmedir. Şu durumlar ortak hayatın çekilmez hale geldiğine işaret edebilir:
- Akıl hastası eşin, diğer eşin hayatını veya sağlığını tehlikeye sokabilecek davranışları
- Sürekli korku altında yaşamaya sebep olan saldırılar
- Cinnet nöbetleri
- Evlilik ilişkisinin gerektirdiği görevleri yerine getirememe
"Ortak hayatın çekilmez hale geldiğini kim ispat edecek?" diye sorarsanız, bu ispat yükümlülüğü boşanma davasını açan eşe aittir. İspatlamak için her türlü delil kullanılabilir: tanık beyanları, doktor raporları, polis tutanakları, vb.
İyileşme İmkanının Bulunmaması
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açabilmek için, bu hastalığın iyileşme ihtimalinin bulunmaması şarttır. Şayet hastalığın iyileşme ihtimali varsa, hâkim davayı reddeder.
Eskiden kanunumuzda akıl hastalığının en az üç yıl sürmesi şartı aranırken, 4721 sayılı yeni Türk Medeni Kanunu'nda süre şartı kaldırılmıştır. Önemli olan hastalığın halen mevcut olması ve iyileşme ihtimalinin bulunmamasıdır.
Burada kritik olan nokta şudur: İyileşme ihtimali bulunmayan akıl hastalığı raporu, herhangi bir yerden değil, resmi sağlık kurulundan (devlet hastanesi veya üniversite hastanesi gibi) alınmalıdır. Özel hastaneden alınan raporlar, mahkeme tarafından kabul edilmeyebilir.
Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Davası Süreci
Dava Açma Ehliyeti
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasını sadece akıl hastası olmayan eş açabilir. Peki ya akıl hastası olan eş boşanmak isterse ne olacak? Bu durumda akıl hastalığı sebebine dayanarak boşanma davası açamaz, ancak başka bir boşanma sebebine dayanarak (örneğin, diğer eşin sadakatsizliği gibi) dava açabilir.
Burada ilginç bir durumla karşılaşabiliriz: Akıl hastası eşin, ayırt etme gücünü sürekli kaybetmesi durumunda, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarda temsil yasağı olduğu için kanuni temsilcisi de onun adına boşanma davası açamaz. Bu durumda akıl hastası eş hiçbir zaman boşanamayacak mıdır? Öğretide, yasal temsilcinin akıl hastası adına boşanma davası açabileceği kabul edilmektedir.
Velayet, Nafaka ve Mal Paylaşımı
Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasında, çocukların velayeti konusu özellik arz eder. Genellikle velayetin akıl hastası olan eşe bırakılmaması daha uygun görülmektedir. Çünkü akıl hastalığı, velayet görevinin gereği gibi yerine getirilmesine engel olabilir.
Nafaka konusuna gelince, yoksulluk nafakasında nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. Bu sebeple, şartları varsa akıl hastası aleyhine de yoksulluk nafakasına hükmedilebilir. Aynı şekilde, akıl hastası eş de diğer eşten nafaka talep edebilir.
Tazminat konusu ise farklılık gösterir. Akıl hastası olan eşin davranışları iradi olmadığından kusuru da söz konusu olamaz. Bu nedenle, akıl hastası aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilemez. Ancak akıl hastası eş, şartları varsa diğer eşten tazminat talep edebilir.
Akıl Hastalığı ile Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Arasındaki İlişki
Burada çok önemli bir ayrıntıyı vurgulamak gerekir: Akıl hastası olan eş aleyhine evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası açılamaz. Çünkü akıl hastasının davranışları iradi olmadığından, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kusuru bulunmamaktadır.
Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma kararı verilebilmesi için, davalının az da olsa kusurunun bulunması gerekir. Akıl hastasının davranışları iradi olmadığından, kusuru da yoktur.
"E peki akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açacağım, ama hastalığın iyileşme ihtimali var. Ne yapabilirim?" diye sorarsanız, maalesef bu durumda boşanmanız zorlaşır. Çünkü iyileşme ihtimali olan akıl hastalığı, boşanma sebebi olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay'ın genel yaklaşımı da bu yöndedir.
Özel Psikolojik Rahatsızlıklar ve Boşanma
Bipolar Bozukluk ve Boşanma
Bipolar bozukluk, duygudurum dalgalanmalarıyla karakterize bir rahatsızlıktır. Peki bu rahatsızlık akıl hastalığı sayılır mı? Yargıtay kararlarına baktığımızda, bipolar bozukluğun "devri bir psikoz" olarak kabul edildiğini görüyoruz.
Ancak bipolar bozukluk için alınan kararlarda dikkat çeken nokta, hastalığın "remisyon" döneminde olup olmadığıdır. Remisyon, hastalığın belirtilerinin geçici olarak ortadan kalkması anlamına gelir. Eğer bipolar bozukluk remisyon dönemindeyse, iyileşme ihtimali var demektir ve akıl hastalığı nedeniyle boşanma davasının reddedilmesi olasıdır.
Şizofreni ve Boşanma
Şizofreni, akıl hastalıkları arasında en çok bilinen ve kabul gören rahatsızlıklardan biridir. Şizofreni, hukuki anlamda tipik bir akıl hastalığı olarak değerlendirilir.
Yargıtay kararlarında şizofreninin özellikle "rezidüel şizofreni" yani hastalığın kronikleşmiş, kalıcı hale gelmiş formunun iyileşme ihtimalinin olmadığı kabul edilmektedir. Bu durumda akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açılabilir.
Ancak şizofreni hastası da remisyon döneminde olabilir ve bu durumda iyileşme ihtimali bulunabilir. Bu nedenle mahkeme, her vakayı kendi içinde değerlendirir.
Sonuç ve Öneriler
Eşinizin psikolojik rahatsızlığı nedeniyle boşanmayı düşünüyorsanız, şu hususlara dikkat etmelisiniz:
- Her psikolojik rahatsızlık, hukuki anlamda "akıl hastalığı" değildir.
- Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açabilmek için, hastalığın iyileşme ihtimalinin bulunmaması ve ortak hayatın çekilmez hale gelmesi şarttır.
- İyileşme ihtimali bulunmayan akıl hastalığı raporu, resmi sağlık kurulundan alınmalıdır.
- Akıl hastası olan eş aleyhine, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma davası açılamaz.
- Boşanma sürecinde velayet genellikle akıl hastası olmayan eşe verilir.
- Akıl hastası eş aleyhine maddi ve manevi tazminata hükmedilemez, ancak şartları varsa nafakaya hükmedilebilir.
Unutmayın, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası özel uzmanlık gerektiren bir konudur. Bu süreçte mutlaka bir avukattan hukuki destek almanızı öneririz. Ayrıca, eşinizin tedavi sürecini desteklemeniz ve ona karşı anlayışlı olmanız, hem sizin hem de eşinizin bu zorlu süreci daha kolay atlatmasına yardımcı olacaktır.
Bu tür davalar hem hukuki hem de duygusal açıdan yorucu olabilir. Kendinize iyi bakmayı ve gerekirse psikolojik destek almayı ihmal etmeyin. Unutmayın, hukuki süreçleri yönetirken kendi sağlığınızı da korumanız çok önemlidir.
Akdemir Hukuk Bürosu
Daha detaylı bilgi almak ve hukuki danışmanlık için İstanbul Kartal/Soğanlık'ta bulunan Akdemir Hukuk Bürosu'nu ziyaret edebilir veya 0 505 589 86 36 numaralı telefondan iletişime geçebilirsiniz. Aile hukuku alanında uzman büromuz, sizlere hukuki destek sağlamaya hazırdır.
Avukat Muhammet Akdemir Kimdir?
- Akdemir Hukuk Bürosu kurucumuz Muhammet Akdemir Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuştur.
- 2011 yılında Patent Vekili Ruhsatnamesi almıştır.
- 2013 yılında Avukatlık Ruhsatnamesini almıştır.
- Aynı yıl Iğdır Ticaret İl Müdürlüğünde Tüketici hakem heyetinde raportör olarak göreve başlamıştır.
- 2014 Yılında Ticaret Bakanlığı merkez kadrosunda Avukat olarak atanmıştır.
- 2 yıllık Kurum Avukatlığı görevinden sonra 2016 yılında Hakim Stajyer olarak İstanbul Anadolu Adliyesinde görev yapmıştır.
- 2017 yılından beri serbest Avukatlık yapmaktadır.